İnternet Mahir'in Hayatı Amerika'da Belgesel Oluyor
Mahir Çağrı, nam-ı diğer İnternet Mahir, 1999 yılında kurduğu kişisel WEB sitesiyle günde 1 milyonun üzerinde ziyaretçi sayısına ulaşmış gerçek bir internet fenomeni.
Mahir Çağrı’nın basın danışmanlığını yapan Güven Paşaoğlu tarafından yazılmış olan biyografide, Mahir’in hayat hikâyesi ve Mahir’i tüm dünyaya tanıtan “I Kiss You” başlıklı WEB sitesinin hikâyesi anlatılıyor.
Annesine düşkün bir çocuk olan Mahir, annesinden gelen samimi ve sevgi dolu öpücüğün büyüsünü hayatı boyunca unutamaz. İlk aşkıyla birlikte yaşadığı hayal kırıklığının ardından karşısına çıkan her kadınla o ilk aşkın yaralarını sarmaya çalışır. İstediği sadece sevgi dolu samimi bir öpücüktür. Bunun için son bir umutla internet sitesi üzerinden dünyaya öpücük gönderir. İşte o anda Mahir’in hayatı tamamen değişir. Yalnız bir insan olan Mahir, bir gecede internet ortamının en meşhur karakteri haline gelir. Mahir’in büyülü öpücüğünün etkisi her geçen gün artar. 2000 yılında Forbes dergisi tarafından en ünlü 100 insanın arasında yer bulur kendine.
İnternet Mahir’le yeni çıkan kitabını, internet üzerinden gelen şöhretle değişen hayatını ve yeni projelerini konuştuk.
Bütün dünyada çok tanınmış bir internet fenomeni olmayı başardınız. İnternet fenomeni olma hikâyenizden biraz bahsedebilir misiniz?
En başında bir site ile dünya ile bağlantı kurdum. O sitedeki “I kiss you” sözü meşhur oldu.
Siz Forbes’in listesine de girdiniz?
Evet, o listeye giren tek Türk’üm. Celebrity 100 listesine girdim. İnternet sitesi basit bir internet sitesiydi. Birden patladı, halen daha nasıl yayıldığı bilinmiyor. Bugün de bazı siteleri o şekilde meşhur etmeye çalışıyorlar ama olmuyor. Ticari veya şahsi site kuruyorlar, çok ziyaretçi alabilmesi için Google başta olmak üzere birçok yerde reklam yapılıyor ama yine de bizim sitemiz gibi olmuyor, mesela bizimki bir günde, birkaç saatte 800.000 hit aldı, bir dakikada 50,000 hit aldı. Yoğunluktan bloke oldu.
Amerika’daki partilerde afişlerde boy gösteren biri olmuşsunuz, yolda yürürken insanların birbirlerine “I kiss you” dedikleri bir dönem yaşandı. Aşırı derecede meşhur oldunuz. Siz Amerika’da dolaşırken tanınıyor musunuz hala?
Buna benim cevap vermem uygun olmaz, benimle Amerika’da gezmeniz lazım. Şaşırıyorlardı, Amerika’da meşhur insanlar sokakta görünmezler, ben orada aynen buradaki gibi yaşadım.
David Bowie ile nasıl arkadaş oldunuz?
Beni çok seviyor, insanlara “sen beni sev” diyemezsin ki. Çıkıyor MTV’de cebinden senin fotoğrafını çıkartıyor, ben demiyorum ki David Bowie’ye benim fotoğrafımı göster, çıkartıyor “ben Mahir’i seviyorum, pozitif elektrik alıyorum” diyor aynı şekilde Julia Roberts da öyle, o da çok seviyor.
İnternet Mahir kendisine aynadan baktığında meşhur olmasıyla, varoluş hikâyesiyle kendisini nereye oturtuyor?
Yaşam içerisinde bu yaşananlar ya kaderdir ya da tesadüftür. Normal bir insanın dünyada bu kadar sevilmesi tarihte daha önce yaşanmış bir şey değil, ben inancı olan bir insanım; bütün bu olanlara kader diyebiliriz. Benim şöhretim Amerika’da üniversitelerde tez konusu olarak okutuluyor. Geçen yıl ben MIT’deydim (Massachusetts Institute of Technology). MIT bilim ile ilgili bir üniversite ve orada özel konuktum ben. Profesörleri bile gelip benimle tanışıp imza istediler. Bu aşırı bir sevgi, pozitif elektrik alıyorlar demek ki.
Çok kız arkadaşınız olmuştur herhalde…
Hayran kitlemde, beni sevenler arasında kadınlar çok fazla.
Hayatınız film oluyormuş, bu filmden biraz bahseder misiniz?
Çok emek harcanan güzel bir proje, yapımcı şirketin daha önce yaptığı işlerden biri en iyi belgesel seçildi. Başta belgesel olarak çekilmesine karar verildi ama şu anda Hollywood’da film olarak sunma düşünceleri de var. Güzel bir proje... Daha önce kitap çıktı, single çıktı, çizgi film var, umarım film de başarıya ulaşacak.
Bu internet sitesinden nasıl para kazandınız?
Bu işte hemen her şeyiniz para. Televizyona çıkıyorsunuz para, konferansa gidiyorsunuz para, açılışa gidiyorsunuz para…
Amerika’da para almadan hiçbir yere gitmiyorsunuz…
Niye gideyim ki? Ben şöhret olmak istemedim ki. Bunlar magazin amacıyla yapılan işler, sosyal yardım amaçlı çalışmalarda tabii ki para istemiyorum.
İnternet dünyasında şu anda size olan ilgi 2000’li yıllara oranla nasıl?
O zamanki gibi değil tabii ama geçen sene Boston’a gittik. 10 yıl sonra Boston’da özel konuk olarak çağırılıyorsun, MIT’de çıkıp konuşma yapıyorsun, demek ki hala büyük bir ilgi var.
Siz şimdi Amerikan vatandaşı mısınız?
Hayır değilim, istemedim. İstesem olabilirdim.
Yaşama hakkınız mı var, nasıl bir pasaportunuz var?
Türkiye’de yeşil pasaport sayılıyor.
Asker mi babanız?
Hayır, ben kendim devlette çalıştım. Ben iki üniversite mezunuyum.
Nerelerden, biraz bahseder misiniz?
Bir tanesi eğitim fakültesi, müzik ve beden eğitimi öğretmenliği. Bir tanesi de iktisat. Ayrıca psikoloji ile ilgili mastır çalışmam var. Ama bunlar duraksadı tabii, internet sitesi çıktıktan sonra çekimler, çalışmalar dolayısıyla…
Sadece internet yoluyla meşhur olmak biraz enteresan. İnternet fenomenisiniz siz, internetin gücü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tabii internet meşhur etti beni ama bizimki yalnızca internetle kalmadı, mesela oylama ile beni dünyanın en çekici insanı seçtiler Amerika’da.
Sempatik mi buluyorlar sizi?
Onlara sormak lazım bilemiyorum, pozitif elektrik alıyorlar.
Site meşhur olduktan sonra Amerika’ya ilk ne zaman gittiniz?
2000 yılında gittim.
Gidip de dönmediniz mi?
Hayır, sık sık gidip geliyorum…
Hem Amerika’da hem Türkiye’de yaşıyorsunuz…
Birçok yerde yaşıyorum ama en çok projeler orada olduğu için Amerika’da daha sık bulunuyorum.
Mehmet Ali Erbil’le aranızda yaşananlar nedir?
Programa davet ettiler, ben o tür programlar arasından yalnızca o programa katıldım. O türde programlara Türkiye’de katılmıyorum.
Bir ayar vermişsiniz orada, ne dediniz?
Hepsine ayar verdim, yalnızca ona değil. O tür program yapanların tümüne verdim. Çok fazla da mail geldi, ağzına sağlık şeklinde.
Ne demiştiniz? Hatırlıyor musunuz?
Sadece Mehmet Ali Erbil ile ilgili değil, orada Reha Muhtar da vardı. Reha Muhtar programın sunucusuydu. Televizyon sunucuları, buna Ali Kırca bile dahil, genellikle programlarındaki kişileri yönlendirirler. Ne Türkiye’de ne Amerika’da bu bende sökmüyor, kafama uymayan soruları onların istedikleri gibi yanıtlamıyorum. Orada bu yaşandı. Ondan sonra çok ölçülü yaklaştılar.
Size bir şeyleri dayatmak mı istediler?
Sizi yönlendiriyorlar; “kaç kadınla oldun, kaç evin var” gibi. Bu tür şeyler. Ali Kırca da örneğin şu şu konu ile ilgili konuşmayın dedi ama ben konuştum. Hükmedebileceğini sanıyorlar. O zamanlar Çeçenistan-Azerbaycan hadisesi gündemdeydi. Bu konu hakkında konuşmayın dedi. Ama ben konuştum, duyarlı olduğum bir konuydu çünkü. Örneğin Defne Samyeli’nin programına çıktım, dalga geçebilmek için şarkı söylettirmek istedi, söylemedim.
Bu kadar şöhretli olup da sakin kalabilmeyi nasıl başarıyorsun? Gördüğüm kadarıyla sakin bir kişiliğe sahipsin.
Evet, bu biraz inanç yapımla ilgili.
Bu işten çok para kazandınız mı Mahir Bey?
Benim internetten önce de bir şeye ihtiyacım yoktu internetten sonra da yok. Ama bu işle ilgili şöhretimin bedelini kazanamadım. Şöhretimin bedeli 100 ise ben 1 kazandım. Bu da iyi bir menajerlik, iyi bir grup oluşturamadığım içindir.
Kazandığınız para size yetiyor mu?Hala kazanabiliyor musunuz?
Dediğim gibi internetten önce de sonra da paraya ihtiyacım olmadı. Normal yaşantısında aşırı harcamaları olan bir insan değilim ben. Tam tersine fazla param olduğunda Afrika’ya yardıma harcarım.
İnterneti çok iyi kullandınız ama değil mi?
İnterneti kullandım ama orada da daha iyi işler yapabilirdik. Örneğin Facebook. Facebook’u biz yapabilirdik. 100 milyar doların sahibi biz olabilirdik. Basın yazdı, ne kadar doğrudur bilemiyorum ama Facebook’un da bizden esinlendiği söylendi. Ama biz böyle bir şey yapamadık.
İnternet sitenizi kendiniz mi yaptınız?
Tabii, ama arkadaşlarım da vardı yardımcı olan.
Siz bir proje değilsiniz değil mi? Her şey normal bir şekilde oldu. Sizi destekleyenler yok muydu?
Hayır, hiç kimse yok. Öyle bir şey olsaydı zaten köşeyi dönmüştük.
Köşeyi dönmek de kolay değil kabul edersin ki.
Yani köşeyi dönmek derken biraz mizahi anlamda... Öyle olsaydı bu işin bedeli olan paraları kazanırdım.
Şu açıdan bakalım, Türkiye’nin uluslararası en popüler ismi Mahir ise Türkiye’de uluslararası ün hedefleyen birçok marka sizinle çalışabilirdi değil mi?
Bunu o zamanlar Murat Birsel ve Fatih Altaylı yazmıştı. Murat Birsel beni şahsen aradı. O zamanlar bir Türk takımı da dünyada meşhurdu. New York’ta Türkiye’nin tanıtımı ile ilgili 30 milyon dolarlık çalışmalar yapıldı. Ben onlardan daha çok meşhurdum. Ama Türkiye devleti ya da buradaki işadamları bunu yapmadılar. Ben kaybetmedim, onlar kaybetti.
Bu kitap İngilizceye çevrilecek mi? Türkçe olarak yayınlandı ama sizi çok kısıtlı bir şekilde anlattığını düşünüyorum.
Oldukça kısıtlı. Kitabın nasıl çıktığına gelince, öncellikle ben kendim yazdım, kitabın yazarı aslında benim. Daha sonra, kitabı bu şekilde romanlaştırarak sunma fikri doğdu, o zaman kitap üçe bölündü. Benim yazdıklarım Güven Paşaoğlu tarafından romanlaştırıldı.
Roman olarak kitap gerçeklikle ne kadar örtüşüyor? Kitapta annesine çok düşkün bir çocuk olarak anlatılıyor Mahir…
Aileme düşkünüm evet. Kitabı ben yazdım, menajerime gönderdim. Menajerim Güven’in arkadaşıydı. Ben kitabımın benim yazdığım gibi çıkmasını istiyordum ve onun da aynen filmde kullanılmasını istiyordum. Örneğin film bunu yapıyor, benim anlattığım şekilde gidiyor film.
Herkes bir gün 15 dakikalığına da olsa meşhur olacak felsefesine inanıyor musun?
Hayır, inanmıyorum. İnsanlar hayat çizgisi içerisinde ne varsa onu yaşıyorlar. Recep Tayyip Erdoğan’ın hayat çizgisi içerisinde Başbakan olmak var. İsteseler de durduramazlar. Cem Yılmaz’ın hayat çizgisinde komedyen olarak meşhur olmak var. Hayat çizgileri içerisinde ne varsa o oluyor. Ben basit bir site yaptım. Benim sitemi 50’ye katlayacak siteler var; görsellikte, içerikte… Benim sitem çok fazla hit aldı. Celebrity 100 listesine giren tek normal insan benim. O listedekiler hep Julia Roberts gibi, Rihanna gibi sinema ve müzik endüstrisinin ünlüleri.
Film projenizi kim çekiyor?
Amerikalılar çekiyor, Los Angeles’ta bir ekip çekiyor. Daha önceki belgeselleri ile dünyanın en iyi belgeseli ödülünü almış bir ekip. Belgesel olarak çekiyorlar.
Seni tanıtma biçimleri hoşuna gidiyor mu? Seni nasıl tanıtıyorlar?
Benim isteğim dışında bir şey olmuyor. Benim isteğim dışında bir şey olamaz.
Tamamen gerçekçi bir film yani, istediğiniz gibi ilerliyorsunuz…
Ben istesem porno filmde oynar, 500 milyon dolar para kazanırdım. Siteme porno, erotik reklamlar alır çok büyük paralar da kazanırdım. Ben kişiliğimden ödün vermedim. Çok ünlü yabancı kadınlardan teklifler aldım. Bana çıplak fotoğraflarını gönderdiler. Türkiye’den mankenlerden, sanatçılardan teklifler aldım. Ama cevap bile vermedim, niyetlerini biliyordum çünkü.
Siz nerelisiniz?
İzmirliyim.
Aslınız?
Dedem Kafkasya’dan gelmiş.
Çerkez misiniz?
Çerkezlik, Azerilik var. O kültürüm var, müziklerini oynarım, çalarım. Evimde 4 tane müzik aletim var benim.
Borat karakterinin yaratıcılarına dava açtınız mı?
Onu ben takip etmiyorum, onu menajer grubu takip ediyor.
Borat’la çok dalga geçtiler ama sen Borat değilsin…
Değilim ama Borat’ın filmde kullandığı birçok şey bana ait. Bunu ben demedim, ben desem dünya inanmazdı. Bunu The Guardian dedi. The Guardian ciddi bir basın organı. “Sen Mahir’den çalmışsın” dedi. Bu yazıldıktan sonra dünya basını bana yöneldi. Ben de inceledim filmi, gerçekten benden alınmış.
Çok da abartmış birçok şeyi, tamamen gerçekdışıydı. Pekâlâ, yeni projelerinden söz edelim, bundan sonra neler yapmak istiyorsun? Şimdilerde tamamen filme odaklandık. Filmi bitirmek için çalışıyoruz. SAYIM ÇINAR